Kırım Türkleri Tatar Tataristan Radyo meydan fm Crimean
Ana Menü  
  ANASAYFA
  TATARCA-SOZLUK
  KIRIM DAKi SOY KIRIM
  GÖÇ
  HARİTA
  MESAJ
  TATARiSTAN
  YEMEKLER
  RESiM-FOTO
  ViDEO
  SOHBET
  FORUM
  RADYO KAZAN
  RADYO MEYDAN

MAİL

ANA SAYFAN YAP

FORUM
=> Daha kayıt olmadın mı?



FORUM - Eve Dönüş Mücadelesi Dönemi

Burdasın:
FORUM => Tarih => Eve Dönüş Mücadelesi Dönemi

<-Geri

 1 

Devam->


admin
(şimdiye kadar 17 posta)
22.04.2008 06:55 (UTC)[alıntı yap]
Nitekim, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti Prezidyumu 5 Eylül 1967’de yayınladığı bir kararname ile Kırım Tatarlarına haksızlık yapıldığını kabul ederek, bütün Sovyet yurttaşları gibi Sovyetler Birliği’nin her yerinde yaşayabileceklerini ilân etti. İlk bakışta, 1944 faciasının rehabilitasyonu olarak düşünülebilecek bu gelişmenin, bütünüyle bir aldatmaca olduğu anlaşıldı. Bir kere, kararnamenin dilinde konunun inceliklerine vâkıf olmayanların fazla üzerinde durmayacakları, ancak kritik ibareler kullanılmıştı. “Kırım Tatarları” tabiri yerine “Kırım’da eskiden yaşamış Tatar milletinden yurttaşlar” denilerek, 1944 sonrasının bir millet olarak Kırım Tatarlarını yok sayma siyaseti ustaca sürdürülmüş, bahse konu olanların “Tatar” milletinden (yani Kazan Tatarlarından) olup hasbelkader Kırım yarımadasında bir süre yaşamış münferit şahıslar oldukları ima edilmişti. Böyle bir durumda bir bütün olarak millî haklar değil, olsa olsa münferit kişilerin haklarının iadesi söz konusu olabilecekti. Ayrıca, esasta topyekûn sürgünün haksız olduğu kısaca belirtilmekle beraber, yine de birçok Kırım Tatarının düşmanla işbirliği yaptığı özenle vurgulandığı gibi, Kırım Tatarlarının sürgün yerlerinde bütün ihtiyaçlarının temin edildiği ve hattâ onların buralarda “kökleştikleri” iddia edilmişti. Kaldı ki, Kırım Tatarlarının Sovyet sınırları dahilinde istedikleri “her yerde” yaşayabilecekleri teminatı da gerçek değildi. Kırım Tatarları “her hangi bir yerde” değil, Kırım’da yaşamak istiyorlardı, ama kararnameye eklenen ancak ilân edilmeyen bir metinde onların Kırım’da yaşamalarına izin verilemeyeceği kesin bir ifadeyle kaydediliyordu.


Kara Deniz kıyısı Balaklava.Nitekim, kararnameye güvenerek derhal Kırım’a hareket eden on binlerce Kırım Tatarının iskânına kesinlikle müsaade edilmedikten başka, bunlar çok şiddetli muameleye maruz kalıp ya hapse atıldılar ya da hemen cebren Kırım dışına çıkarıldılar. Gidenlerin başlarına gelenlere rağmen yeni aileler yine de yılmadan Kırım’a hareket ettiler; onlar da aynı vahşetle karşılaştılar. Böylelikle yeni bir eza ve zulüm süreci başlamış oldu. Bu durum Kırım Tatarlarının haklarını aramak için daha yoğun çabalara ve barışçı eylemlere girişmelerine yol açtı. Artık Sovyet yetkililerine gönderilen dilekçelerin yerini, milletlerarası kuruluşlara ve dünya kamuoyuna yapılan çağrılar aldı. Bu arada, gerek Kırım’da, gerekse Özbekistan’da Kırım Tatarları ile milis ve KGB arasındaki çatışmalar da yaygınlaştı. Bu çatışmaların en büyüklerinden biri 21 Nisan 1968’de Kırım Tatarlarının Özbekistan’ın Çırçık şehrinde meydana geldi. Bu gibi irili-ufaklı olayların arkası kesilmedi. Bu arada, Kırım Tatar Millî Hareketi de Sovyetler Birliği’ndeki belli başlı demokratik ve rejim aleyhtarı grup ve fertlerle doğrudan işbirliğine girişti. Her ne kadar söz konusu grupların hiç birisi genişliği ve sıkı teşkilatlanması bakımdan Kırım Tatar Millî Hareketi ölçüsünde güçlü değil idiyse de, bu işbirliği Kırım Tatarlarına seslerini dış dünyaya duyurabilme imkânını verdi.

1960’ların ikinci yarısından itibaren 1970’li yıllar boyunca Millî Hareket ’in Reşat Cemilev, Mustafa Cemilev (Abdülcemil Kırımoğlu), İzzet Hayırov, Rollan Kadıyev, İsmail Yazıcıyev, Dr. Zamfira Asanova ve pek çok başkaları gibi lider ve öncülerinin davaları ve mahkûmiyetleri birbirini izledi. Bu gibi davaların sonucunda yüzlerce Millî Hareket mensubu hapis ve çalışma kampı cezalarına çarptırıldılar. Zulme maruz kalan Kırım Tatarları tepkilerini gösteriler, protestolar ve açlık grevleri ile gösterdikleri gibi, aralarında davalarını geniş kitlelere duyurabilmek için kendi canlarına kıyanlar da vardı. Milis tarafından ikinci defa Kırım’dan çıkarılmasını protesto eden Musa Mamut 23 Haziran 1978’de üzerine benzin dökerek kendisini ateşe verdi. Musa Mamut aldığı yaralardan dolayı beş gün sonra hayatını kaybeti. KGB’nin işbirliği yapması için büyük baskı altına aldığı İzzet Memedullayev ise kendini asarak hayatına son verdi. Bu arada, başka milletlerden olup da, Kırım Tatarlarının meselesine sahip çıkan ve hattâ bu uğurda mahkûm olan veya akıl hastahanelerine kapatılan ünlü şahıslar da görülmekteydi. Bunlar arasında Rus Aleksey Kosterin ve Prof. Dr. Andrey Saharov, Ukrain General Pyotr Grigorenko, Yahudi İlya Gabay, Ermeni Henrih Altunyan da yer alıyordu.

Kırım Tatar Millî Hareketi’nin ortadan kaldırılamaması üzerine, alışılagelmiş baskı uygulamalarının yanısıra, KGB aracılığıyla Millî Hareket içinde bölünmeler meydana getirmeye teşebbüs etmek, çok sınırlı sayıda Kırım Tatarının Kırım’da yerleşmesine göz yumarak geride de kalanların boş bir umutla sükûnet içinde beklemelerini temin etmek ve bir takım kısıtlı tavizlerle halkın sürgün bölgelerinde “kök salması”na çalışmak gibi teşebbüslere başvuruldu. Hattâ bir ara, 1980’lerin başlarında, Kırım Tatarlarına sürgün bölgelerinde iki kasaba çerçevesinde “sunî vatan” yaratma deneyi bile yapıldı. Bir taraftan Kırım Tatarlarının Kırım’a yerleşmelerine müsaade edilmezken, diğer taraftan, muhtemel bir dönüşü büsbütün imkânsız hale getirmek üzere, Kırım’a Slav unsurlar iskânına bilhassa 1967 sonrasında büyük hız verildi. Nitekim, hâlen Kırım’da yaşayan Rusların önemli bir kısmı bu tarihlerden sonra Kırım’a yerleşenlerden oluşmaktadır.

Kırım Tatar Millî Hareketi’nin mücadelesi ve Sovyet rejiminin tepkisi değişmeksizin 1980’lerin ortalarına kadar bu şekilde devam etti. Bu tarihe kadar Kırım’a yerleşmesine izin verilen Kırım Tatarlarının sayısı ancak on bin civarında kaldı. Mihail Gorbaçov’un iktidara gelmesiyle ortaya çıkan değişim rüzgârlarının gerçek manâda ilk tecrübesini yapan yine Kırım Tatarları oldu. Moskova’daki Kızıl Meydan ’ı 23-27 Temmuz 1987 tarihlerinde dört gün-dört gece işgal eden bini aşkın Kırım Tatarı bir anda bütün dünyanın ilgisini çekti. Bunun sonucunda Kırım Tatarlarının taleplerini incelemek üzere Sovyetler Birliği Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı Andrey Gromıko’nun başkanlığında bir devlet komisyonunun kurulduğu ilân edildi. Bununla birlikte, on bir ay mevcudiyetini sürdüren bu komisyonun da eski metotlara başvurması ve Kırım Tatarlarının aslî Kırım’a dönüş taleplerini yok sayarak, “sürgünde yaşadıkları yerleri benimsetmek” gibi boş işlerle uğraşması büyük hayal kırıklığı doğurdu. Bunu müteakip Gennadiy Yanayev ve Vitaliy Doguciyev başkanlığında kurulan devlet komisyonlarının faaliyetleri de farklı olmadı.

Millî Hareket ise tutumu belli olan devlet komisyonlarının hiçbir zaman gelmeyecek olan ihsanını beklemek yerine, halkı ne olursa olsun Kırım’a dönüşe teşvik etti. Böylece, 1988’den itibaren Kırım Tatarları büyük dalgalar halinde Kırım’a dönmeye başladılar. Dönenler yine mahallî idarenin engelleriyle karşılaşmalarına rağmen, toprak işgal ederek derhal derme-çatma evler kurmaya giriştiler. Bu evler milis tarafından defalarca yıkıldı ve sayısız çatışmalar vuku bulduysa da, artık Kırım Tatarları kesinlikle Kırım’dan çıkmıyorlardı. 1989 Nisan ayına kadar Kırım’a dönen Kırım Tatarlarının sayısı 40.000’e ulaştı. Kırım Tatar Millî Hareketi de yeni şartlara uygun bir teşkilatlanmaya girişti. Millî Hareket’in 29 Nisan 1989’da Özbekistan’ın Yengiyul şehrinde düzenlenen genel kongresinde, münferit teşebbüs grupları şeklinden çıkılarak merkezî bir teşkilat haline gelinmesi kararı alındı. Böylece “Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı” (KTMHT) resmen teşekkül ederek, başkanlığına da Millî Hareket’in tanınmış liderlerinden ve Sovyet rejimi tarafından yedi kere mahkûm edilerek 14 yılını hapiste ve çalışma kamplarında geçirmiş olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu getirildi. Bundan böyle Kırım’a dönmüş ve dönmekte olan Kırım Tatarlarının bu cereyanı tamamen KTMHT tarafından yönlendirilecek ve idare edilecekti. Millî Hareket’in aslî faaliyet sahası ve idarî merkezi de artık sürgün bölgelerinden Kırım’a taşınmaktaydı.


Kırım Tatarlarının günümüzdeki lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu1989-1991 arasında Kırım Tatarlarının Kırım’a dönüş hareketi önceki yıllarla kıyaslanmayacak ölçüde arttı. Dönenlerin teşkilatlı ve plânlı bir şekilde işgal edilen topraklara yerleşmesi, mahallî idarenin yıkım dahil olmak üzere pek çok tedbirlerine karşı direnilmesi ve karşılaşmakta oldukları diğer sayısız problemlere nispeten çözümler bulunması hususlarıyla KTMHT ilgilenmekteydi. Bu dönemde dönüşün önündeki en büyük engel iktisadî güçlüklerdi. Kırım Tatarlarının dönüşünü ve mücadelelerini mâlî açıdan destekleyen bir devlet ya da kurum olmadığından, çökmekte olan Sovyetler Birliği’nin büyük bir sarsıntı içindeki ekonomisinden en çok Kırım Tatarları etkilendiler. Kırım’da fiyatlar sürekli olarak artarken, satmak istedikleri Özbekistan’daki evlerinin fiyatlarının son derece düşmesi ve Kırım’da onları bekleyen yokluk şartları Kırım Tatarlarını iktisadî açıdan çıkmaza sokmaktaydı.

Kırım Tatarlarının dönüşü ve Kırım Tatar millî muhtariyetinin tekrar tesis edilmesinin söz konusu olması Kırım’daki mevcut Rus çoğunluk tarafından büyük endişeyle karşılandı. Böylece Kırım Tatarlarının dönme süreci tamamlanmadan Rus çoğunluğun durumunu garantiye almak üzere, o ana kadar Kırım Tatarlarının talep edegeldikleri Kırım MSSC’nin yeniden kurulması fikrinin şampiyonluğunu bu sefer Kırım’daki milliyetçi ve komünist Rus çevreleri yapmaya başladılar. Ancak, bu seferki Kırım MSSC eskisi ile aynı adı taşımakla beraber bir millî (Kırım Tatar) muhtariyeti olmayacak, mevcut ahali çoğunluğuna (yani Ruslara) dayanacaktı. Muhtariyetin bu şekli Kırım Tatarları tarafından şiddetle reddedildiyse de, Kırım’da 20 Ocak 1991’de yapılan referandumun sonucunda, Ukrayna SSC Yüksek Sovyeti’nin 12 Şubat 1991 tarihli kararıyla Kırım Oblastı Ukrayna’ya bağlı Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ’ne dönüştürüldü. Kırım Tatarlarının hiçbir seviyede yer almadığı bu yeni muhtar cumhuriyet idaresi Kırım Tatarlarının dönüşüne karşı önceki olumsuz tutumu sürdürdü.

Mevcut bütün güçlüklere rağmen, Kırım’a dönen Kırım Tatarları bir taraftan evlerini kurmaya çalışırken, diğer taraftan da millî, dinî ve kültürel müesseselerini kurmaya başladılar. Bunun en önemlisi, yeni bir idarî yapı altına giren yarımadada Kırım Tatarlarının hukukunu korumak için Kırım Tatar Millî Parlamentosu olan Kurultay’ın toplanmasıydı. KTMHT’nin öncülüğüyle Kırım’daki ve sürgün bölgelerindeki Kırım Tatarları arasında yapılan seçimler sonucunda 26 Haziran 1991’de Kırım Tatar Millî Kurultayı Akmescit’de toplandı. Kurultay, mevcut Rus çoğunluk tarafından bir emrivâki ile kurulan Kırım MSSC’nin bu şeklini tanımayı reddederek, yayınladığı “Kırım Tatarlarının Egemenlik Bildirisi”nde Kırım’ın statüsünün ancak Kırım Tatarlarının kendi kaderlerini tayin hakkına uygun olarak belirlenebileceğini ilân etti. Kurultay’ın iki yılda bir toplanacak olan genel birleşimleri arasında Kurultay yetkilerini kullanmak üzere 33 kişilik “Kırım Tatar Millî Meclisi”nin üyeleri de yine bu birleşimde seçildi. Yapılan seçim sonucunda “Kırım Tatar Millî Meclisi” Başkanlığına Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu getirildi. Kırım MSSC idaresi Kurultay’ı ve Millî Meclis’i tanımadıysa da, varlığını engellemeye de muktedir değildi. Kırım Tatar Millî Meclisi kısa süre içinde Kırım’ın her yerinde mahallî teşkilatlarını kurmayı tamamladı.

Ağustos 1991 darbesinden sonra Sovyetler Birliği’nin birlik cumhuriyetlerinin kopmaya başlaması ve nihayet 1991 sonunda Sovyetler Birliği’nin tamamen ortadan kalkması ile Kırım artık bağımsız bir devlet olan Ukrayna’ya bağlı bir muhtar cumhuriyet haline geldi. Ancak bu noktada Kırım’daki Ruslar, Kırım’ın Ukrayna’dan bağımsızlığını kazanmasını ve bunu müteakip derhal Rusya’ya katılmasını savunmaya başladılar. Aynı şekilde Rusya’daki milliyetçi güçler de Kırım’daki Ruslara açık bir şekilde destek veriyorlardı. Eski Sovyet Karadeniz Filosu’nun ana üssünün Kırım’daki Akyar’da (Sevastopol) bulunması, Kırım’ın statüsünü Ukrayna ile Rusya arasında günümüze kadar sürecek bir anlaşmazlık konusu haline getirdi. Kırım Tatar Millî Meclisi ise Kırım Tatarlarının iki yüzyılı aşkın bir süredir başlarına gelen felâketlerden Rusya’yı sorumlu tutarak, Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına (ve buna bir ön adım olarak Rusların hakimiyetinde bağımsızlık almasına) kesin olarak karşı çıktı ve ülkenin Ukrayna’ya bağlı Kırım Tatar millî muhtariyetini haiz bir cumhuriyet şekline dönüşmesi görüşlerini savundu. Öte yandan, Millî Meclis diğer ülkelerdeki Kırım Tatarlarıyla bağlarını sıkılaştırdığı gibi, dış hükûmetlerle temaslara girişmeye başladı. Bu meyanda, Millî Meclis başkanı ve temsilcileri başta Türkiye olmak üzere, çeşitli Avrupa ve eski Sovyet ülkeleriyle ciddî siyasî ve kültürel bağlar kurdular. Özellikle Türkiye’de yaşayan Kırım Tatarlarının ve Türkiye’deki diğer resmî ve sivil teşkilatların önayak olmasıyla, bir ölçüde de olsa Kırım Tatarlarına destek temin edilmeye başlandı. Bu destek her ne kadar sürgündeki yüz binlerce Kırımlının hepsinin vatana dönebilmesine ve Kırım’a dönebilen ancak son derece zor şartlar altında evsiz ve temel hayat şartlarından mahrum yaşayan on binlerce insanın ihtiyaçlarına yeterli olmasa da, kaydadeğer bir adım olarak önem taşımaktaydı. Nitekim Kırım Tatar dinî ve kültürel hayatında bir canlanma görüldü. Bütün güçlüklere rağmen, Kırım Tatar yerleşim yerlerinde camiler, okullar, millî kültür ve sanat teşekkülleri kurulmaya başlandı. Kırım Tatar Millî Kurultayı’nın 1993’de toplanan II. Birleşim’inde Kırım Tatar dili için (Türkiye’de kullanılan alfabe esasında) Latin alfabesine geçilmesi kararı kabul edildi. Bu arada Kırım Müslümanları Dinî İdaresi de kuruldu.

Öte yandan Kırım’da mahallî iktidarı elinde bulunduran Rus milliyetçileriyle Kırım Tatarları arasındaki gerginlik sürerken, Kırım Tatarlarının vatana dönüş ve yerleşme meseleleri çözümsüz kalmakta devam etti. Rus milliyetçileri Kırım Tatarlarını Kırım idaresinin dışında tutmaya kararlı gözükmekle birlikte, Kırım Tatarlarının şiddetli tepkileri sonucunda geri adım atmak zorunda kaldılar. Kırım Cumhuriyeti parlamentosu olan Yüksek Sovyet 14 Ekim 1993’de seçim kanununda değişiklik yaparak 98 üyeli Yüksek Sovyet’de Kırım Tatarlarına 14 kişilik bir kontenjan ayırmayı kabul etti. 27 Mart 1994’de yapılan seçimlerde bu 14 sandalyenin tamamını Kırım Tatar Millî Kurultayı’nın gösterdiği adaylar ezici bir çoğunlukla kazandı.


Kırım dağları Aluşta Şehri yakınları.Bu şekilde Kırım Tatarlarının Kırım Muhtar Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’ne girebilmeleri, onların mahallî Kırım siyasetinde çok daha tesirli bir rol oynayabilmelerine imkân verdi. Nitekim, çoğunluğu şoven ve komünist Rus gruplarının kendi aralarındaki şidditle çekişmeleri Yüksek Sovyet’deki Kırım Tatar Millî Kurultayı Grubu’nun pek çok halde anahtar rol oynamasını sağladı. Buna bağlı olarak, Kırım Tatarları sürgünden beri ilk defa mahallî hükûmette Başbakan Yardımcılıkları ve bakanlıklar dolayısıyla, bir ölçüde de olsa Kırım’ın idaresinde söz sahibi olmaya başladılar. Bununla birlikte, Kırım Tatarları için en hayatî meseleler olan halen sürgünde bulunan Kırım Tatarlarının vatana dönebilmeleri, Kırım’a dönmüş ancak perişan durumda olan on binlerce insanlara ev, iş ve bakım temini, onlara kolaylıkla Ukrayna yurttaşlığı verilmesi, Kırım Tatarlarının millî hukukunun Ukrayna ve Kırım anayasal sistemi zemininde teminat altına alınması, şu cümleden Kırım’a Kırım Tatar millî muhtariyeti verilmesi gibi hususlarda hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Ayrıca, Kırım’da günlük hayatın her yönüne hakim olan mafya varlığından en fazla zarar görenler de Kırım Tatarlarıydı.

Kırım Tatarlarına Kırım Yüksek Sovyeti’nde tanınmış olan 14 kişilik kontenjan bir seferlik bir haktı. Nitekim, büyük ağırlıkla Kırım Tatar aleyhtarı güçlerin elindeki Yüksek Sovyet 1997 yılında bu hakkı yenilemeyi ve kalıcı hale getirmeyi kesin olarak reddetti. Kırım Tatarlarının infiali Kiev’den destek bulmadı. Hattâ, Ukrayna parlamentosu yıllardır bir türlü yurttaşlık verilmeyen yaklaşık 100.000 Kırım Tatarının da 29 Mart 1998’de yapılacak Ukrayna ve Kırım seçimlerinde oy kullanmalarına imkân vermedi. Bu durumda, Kırım Tatarlarının yarımada nüfusu içindeki oranlarının çok altında bir sayıda dahi olsa Yüksek Sovyet’e milletvekili sokabilmeleri fiilen imkânsız hale geldi. Böylece, yeni seçimlerle belirlenen Kırım Muhtar Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti Kırım Tatar temsilcileri olmadan toplandı ki, bu şekilde Kırım Tatarları Kırım siyasetinden tekrar dışlanmış oldular. Yegâne teselli olarak, milliyetçi-demokratik Ukrayna Halk Hareketi (Ruh) Partisi’nden merkezden aday gösterilen Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile yardımcısı Refat Çubar Ukrayna Yüksek Radası’na (parlamentosuna) girebildiler.

Kırım’a dönebilen Kırım Tatarlarının sayısı halen 300.000 civarında olup, çoğunluğu Özbekistan’da olmak üzere yaklaşık henüz Kırım’a dönme imkânı bulamayan eski S.S.C.B. arazisindeki Kırım Tatarlarının sayısı çeşitli tahminlere göre 500.000 ile 600.000 arasındadır. Kırım’ın (göç hareketleri ile sürekli değişme gösteren) nüfusu ise 2.700.000’i aşmıştır (Rus unsur nüfusun takriben % 65’ini teşkil etmektedir).

Kaynak: Kırım Tatarları
Vikipedi, özgür ansiklopedi


Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 32
Bütün postalar: 261
Bütün kullanıcılar: 346
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
  TÜM TATARLARIN KIRIM TÜRKLERİNİN SEVGİ SAYGI VE KARDEŞLİK SAYFASI SAYFA HER GEÇEN GÜN GENİŞLEMEKTE AMACIMIZ SADECE PAYLAŞIMDIR. BİZE MAİL ATARAK VEYA MESAJ BORDUNA MESAJ BIRAKARAK ULAŞABİLİRSİNİZ BU SAYFADA GÖRDÜĞÜNÜZ EKSİKLİKLERİ VE OLMASINI İSTEDİKLERİNİZİ BİLDİRİNİZ  
Haberler  
 
 
Toplamda 146071 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol