admin (şimdiye kadar 17 posta) | | Doğu Avrupa siyasetinin kilit unsurlarından biri haline gelen ve Hacı Geray’ın soyundan gelen “Geray” hânedânı idaresindeki Kırım Hanlığı 1475 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile sıkı bir ittifaka, hattâ onun himayesi altına girdi. Bu tarihten itibaren Kırım’ın güneyindeki dar kıyı şeridindeki Ceneviz kolonileri Osmanlı hakimiyetine geçtikten başka, giderek artan bir Osmanlı nüfuzuna girecek olan hanlığın da kaderi güneyindeki bu imparatorluğa bağlanmış oldu.
Bundan sonra giderek artan ölçüde Osmanlıların her seferine Avrupa’nın Hristiyan devletlerinin korkulu rüyası haline gelmiş olan güçlü Kırım Tatar süvari birlikleri de katılacak ve Orta Avrupa’dan İran’a ve hattâ Mısır’a kadar Kırımlılar da Osmanlılarla birlikte üç yüzyıl kanlarını dökeceklerdi. Özellikle XV. asırdan itibaren de Kırım Hanlığı üzerindeki Osmanlı tesiri günden güne arttı. Zaman içinde Gerayların bu devleti idarî ve kültürel bakımdan Altın Orda’nın ve Osmanlı Devleti’nin ilginç bir sentezine dönüştü. Artan Osmanlı nüfuzuna rağmen Kırım Hanlığı siyasî hükümranlığını daima korudu ve başlı başına Doğu Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biri olmayı sürdürdü. XVI. asır başlarında Altın Orda’nın siyasî unvanını tamamıyla devralan Kırım Hanlığı, bu dönemde Türk/Müslüman hanlıkları aleyhine güçlenmeye ve genişlemeye başlayan Rusya’yı durdurabilen tek güç durumundaydı. Bu meyanda, Kırım Hanı I. Devlet Geray Han kumandasındaki Kırım ordusu 1571’de karşısındaki Rus birliklerini perişan ederek, Moskova’ya kadar gidip orayı yakabilecek kudrete sahipti. Kırım yarımadasının yanısıra, Deşt-i Kıpçak ve Kuzey Kafkasya’nın batı bölümüne de egemen olan Kırım Hanlığı’nın hakimiyet sahası, savaşlarla kuzeye, doğuya ve batıya doğru sık sık genişliyordu.
Hanlık idaresinde Kırım pek çok yönü günümüze kadar devam edecek olan özgün karakterini aldı. Müslüman olan, muhtelif şivelerde Türk dilini konuşan ve yabancıların “Tatar” olarak tesmiye ettikleri yarımada ahalisinin kendine has bir halk olarak teşekkülünde Kırım Hanlığı dönemi büyük önem taşır. Diğer taraftan, bugün Kırım Tatarları olarak adlandırılan halkın özgün devleti ve yarımda da üzerindeki siyasî taleplerinin tarihî referansı da Kırım Hanlığı’dır. Başşehri Bahçesaray olan Kırım Hanlığı bir göçebe devleti olmaktan çıkarak, yerleşik ve parlak bir Türk/İslâm medeniyetinin temsilcisi oldu. Kırım, XV.-XVIII. yüzyıllar arasında sayısız büyük âlim, devlet adamı, edip, sanatçı ve askerin vatanıydı. Osmanlı devlet protokolünde de Sadrazam ile birlikte Padişah’dan hemen sonra gelen Kırım Hanlarından bir çoğu yukarıda anılan bu vasıfları şahıslarında toplayabilen kimselerdi. II. Gazi Geray Han, III. Selim Geray Han ve Kırım Geray Han gibi hanlar çok yönlü kişilikleriyle büyük izler bırakmış devlet adamlarındandır.
|